top of page
Ara
  • Arzu Eylül Yalçınkaya

Yarın ve sonrası için beslenen umut

Güncelleme tarihi: 4 Haz 2020

B.

Ünlü İslam düşünürü Rene Guenon’un çok manidar bir sözü var.  İşlerimizin karşılığı konusunda sabırlı ve inançlı olmamız gereğine işaret ediyor ve diyor ki:

“Yapacağımız ya da söyleyeceğimiz herşey bizim sahip olmadığımız imkanları bizden sonra gelenlere sağlamak amacıyla olmalıdır. Her yerde olduğu gibi burada da zor olan çalışmanın başlangıcıdır.”

Yani bu kadar çalışma, yorgunluk, tefekkür, teşebbüs.. ama neticelerini görmek sana nasip olur mu onu düşünmeyeceksin diyor. Hatta peşinen bunu kabul ederek, benden sonraki nesil rahatını sürsün diye yazacak, çizecek, üretecek, hazırlayacaksın.

*

Bu söze iyi ki kırk yıllık merdiven üstünde tesadüf ettim. Delikanlılıkta okusam üstünü çizer, sayfayı da yırtar geçerdim. Yaptığım işin neticesini bekleyecek tahammülden yoksundum. Söylediğim söz yarın dünyayı değiştirsin, bugün anlattığım nutuk yarın sabah gençliğe yeni bir ufuk  çizsin diye bekliyordum.

Sabrım kararım yoktu.

Belki sabırlı olmaya çağırılabilirdim ama Genon’un çağrısı o vakitler fazla kaçardı. Ancak benzer bir telkini tedrici olarak üstadımdan aldığımı da söylemeliyim. Yoksa çalışmanın zevkini hiç bir zaman duyamamak mukadderdi. Yeri gelmişken anlatalım ki bu kıssadan  bir hisse çıkacak mı onu görelim.

Sevgili Hocam Cemalnur Sargut, yıllar onceki o toy ve sabırsız halime –yaş icabıdır- diyerek anlayışla bakıyor ancak nasihatten de geri durmuyordu. Belki Guenon gibi doğrudan değil ama tedrici olarak beni çalışmanın beklentisizliğindeki zevke çağırdığı için kendimi çok şanslı görüyorum. Hırçınlığımı gören hocam, kimi günler beni karşısına alıp yaptığım işlerin ve çalışmaların neticesini akşamdan sabaha beklemememi salık verirdi. Kendi tecrüblerinden ve tarihi örneklerden deliller getirirdi. Tek amacı hayata karşı ümidvar olmamı ve sonuçlara odaklanmadan insanlığın hayrına çalıştığımı görmekten ibaretti. Oysa ben başladığım iş hemen bitsin isterdim; sonuçlar hemen belli olsun.  Sözümüz kalbe dokunsun, özümüz Hakk’a kavuşsun; niyetimiz hayır madem akıbet hayır olsun. İşimiz bereketli, ömrümüz hareketli olsun. durmayalım, hayata karışalım, kavimler göçecekse bugün tez eleden göçsün gitsin..

konacaksa  hemen çadır kurulsun, ocak yansın, duman tütsün.

İsterdim ki insan kendisini

ve toplum ahengini

hemen bugün şimdi

bulsun.

Canım hocam belki çocuk hevesimi kırmamak için gerçek neticelerin hakikatte bizden sonra ortaya çıkacağını, bugün ekilen niyet tohumlarının yıllar sonra biz bu dünyadan geçip gittikten sonra toplanacağını söylemezdi. Ne de olsa delikanlıyız, hevesi kırmamak lazım. Bal tutan ele, “Bu kadar bal tuttun ama sana o parmağı yalatmazlar canım” diyerek, o yaşa has olan temayülün önüne geçmezdi. Genç ve ateşin bir ruhu besleyen takdir edilme, beğenilme, beğenilecek işleri tez elden yapma ve bu yolda çalışma arzusunun önünü kesmezdi.

Güzel de oldu. Once çalışma zevkini öğrendik, sonra o zevkle öyle gaşyolduk ki geçen günler, yıllar; geçtiğimiz iller yürüdüğümüz yollar..

menzile vardık mı yoksa daha çok mu var?

Hiçbirini ayrayıp sormaz olduk.

*

O yüzden Guenon’un “Yapacağımız ya da söyleyeceğimiz herşey bizim sahip olmadığımız imkanları bizden sonra gelenlere sağlamak amacıyla olmalıdır” cümlesine iyi ki bu yaşımda tesadüf ettim.

Çok da isabetli oldu.

Bu sözü işitmekde ve söylemekte şimdi -önceden olsa hiç bilemeyeceğimiz-

ne büyük bir tatlılık ve zevk var.

* * *

Aslında ben bu iş gününü bitirirken bir iki satır not düşeyim diye kaleme almıştım ama iş buraya vardı.

***

İşte bugün de bitiyor. Yaklaşık on iki saattir üniversitedeki odamdayım. Sabah trafiğine girmemek için seher vakti yola düşüp okula geliyorum. Bütün günüm bu çevrede, kütüphane ve okul derslikleri arasında geçiyor. Akşam da yine mesai sonrası trafiğe takılmamak için iki üç saat daha oyalandıktan sonra mektebi (ofis) Allah’a emanet edip evimin yolunu tutuyorum. Bir güne iki mesai sığdırarak işleri eritmek niyetindeyim. Dört başı mamur olmasa da, elimden geleni yapıp büyüklerin takdirine bırakıyorum. Bu yazın çizin işlerinin sonuçları öyle hemen ortaya çıkmadığından şu sıralar büyük düşünürlerin böyle -yukarıda tefsirini yaptığım türden-büyük laflarına ihtiyacım oluyor. Genon’un ifadesini de o yüzden başa aldım.

Çalışmanın bizzat kendisinden duyduğumuz zevk şu sıralar yegane kazancım ve mutluluğumdur.

Kanaatimce bizi, hepimizi–çağın hastalığı olan acelecilikten – kurtaracak en güzel çözüm de budur:

Bizden sonrası için çalışmaktan zevk duymak.

O da her halde şöyle olur diye içime doluyor:

Bugün yaptığınız çalışmanın meyvelerini yemek belki bize nasip olur, belki de bu yetiştirdiğiniz fidanın semeresini devşiremeden gelip geçececeğiz.

Olsun ekmenin, saçmanın, sürmenin zevki bizim nasibimiz olsun.

Bugün çalışır çabalarız, yarın ümmeti Muhammed devralır geliştirir büyütür. Bugün düşünürüz, taşınırız yarın insan kardeşimiz onu miras alır; üzerinde fikreder, cehd eder faydalı bir ürüne dönüştürür.

Bu gün araştırırız bizden sonra bulurlar.

Bu gün barış için şiir yazarız, kafiye buluruz;

gelecek yıl insanlar el ele verir onu okurlar.

Bu seher vakti bir beste yaparsın, yarın evlatların onunla kol kola verir şenlik yapar.

Bugün göğsünde huzuru temin edersin,

yarın o huzur koynuna girdiğin vatan

toprağında filizlenir, dal budak atar

tüm memleketi sarar.

Işte şu gün şu sözleri bu köşeye yazarsın,

vakti muaayyen de bir can gelir senin kelamını okur,

Ne dediğini

niçin dediğini anlar da

umulur ki

hükmü gereğince

iş yapar.

Eylül Yalçınkaya

49 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page