Teslimiyet Cenneti
Allah’ın bir lutfudur, Amerika’ya geleli iki hafta olmadı, hiç aklımda yokken kendimi NewYork’da buldum. Ev arkadaşımla beraber düzenli olarak iki haftada bir evden bir kaç günlüğüne ayrılmamız gerekiyor. Feyza bu defakini Newyork olarak belirlemiş. Bir de Time square’de çok uygun fiyata bir otel bulmuş. Otelin tadilatta olması sebebiyle sanırım indirim yapmışlar. Bu arada ben yol ve iz bilmeyen biri olarak Feyza’ya, akılı uslu bir çocuğun annesine tabi oluşu gibi bağlanmış durumdayım. Annem, planı programı yapıyor ben de kitabımı ödevimi yanıma alıp onun peşi sıra gidiyorum. Çok da güzel oluyor. Nerede İstanbul’da herşeyi kontrol altına almaya çalışan Eylül, nerede bu olana bitene eyvallah diyen kız.
Bu gün canım öğrencim Güneyden bir mesaj aldım, hocam nasılsınız orada, rahatınız yerinde mi diye sordu. Onu bilmem ama kendimi şaşırtan çok samimi bir cevap verdim: Rahat aramıyorum. Çünkü rahatı, rahat aramamakta buldum.
Dünyada rahatın olmadığını, bundan önce yaşadığım tecrübelerden defalarca çıkarmış olmama rağmen, rahat arayışım hiçbir zaman tam olarak bitmemişti. Burada ise durum farklı. Belki şartların gereğini idrak etmiş olmam dolayısıyla belki de daha fazla akıntıya karşı kürek çekmenin faydası olmadığını kabul ettiğim için -tam olarak bilemiyorum- ama bir sebeple rahat arayışımı bırakmış durumdayım. Şartları lehime çevirme becerimi geliştiriyorum. Sanırım bu tavır insana küçük şeylerle mutlu olma becerisi kazandırıyor. Belki biraz da zekayı parlatıyor. Çünkü şartları değiştiremeyince, kendini törpülemeye, cilalamaya başlıyorsun. Şartların tesirinden çıkınca da özgürleşiyor. Her hal ve karda razı ve mutlu olmanın verdiği özgürlük cennetini yaşıyorsun.
Buradaki halim gerçekten annesinin elinden tutarak pıtış pıtış yürüyen bir kız çocuğunun asude, tasasız hayatını andırıyor. Allah’tan Feyza ile ortak bir çok yönümüz var. O bir akademisyen, haftada en az beş kitabı satır satır okuyup özet çıkarmak, ve iki üç makale yazmak durumunda. Her koşulda çalışıyor. Benim de aynı şeylerden zevk aldığımı bildiği için, çalışmak için uygun mekanları ve atmosferleri ayarlamakta üstüne yok.. Bu nedenle onun programlarına teslim olmaktan çok memnunum. İşin aslı ben rahatı –velev ki iki insan ilişkisinide bile olsun- teslim olmakta buldum.
Biraz mahcup olarak gönlüme düşen şu hisleri de buraya kaydetmeden edemeyeceğim: Beni hasbelkader tanıyan birine teslim olmak bile bu derece büyük rahatlık iken, beni benden iyi bilen Allah’ımın hakkımdaki takdirine ve hükmüne memnun olmak kimbilir ne büyük bir huzur olurdu.
Düşünüyorum, gayretimi sarfettikten sonra her günden nasibime düşen hisseye samimiyetle razı olmak kimbilir ne büyük bir mutluluk ve rahatlık olurdu.
Ne diyelim
Hemen Allah bu rahatı ve teslimiyet cennetini hepimize nasip etsin.
Amin.
Comments