top of page
Ara
  • Arzu Eylül Yalçınkaya

Niyâzî-i Mısrî’nin Hayatı 1

Niyâzî-i Mısrî, 1618 senesinde Malatya’nın Aspozi kasabasında doğmuştur. İlim tahsili sebebiyle bir süre Mısır’da bulunduğu için Mısrî mahlasını kullandığı gibi ilerleyen yıllarda şiirlerinde Niyâzî mahlasını da kullanmıştır. Niyâzî-i Mısrî, gençlik yıllarında tasavvuf yoluna mesafeli olduğunu ancak ilerleyen yıllarda bu hissinin değişerek bir Halvetî şeyhine intisap ettiğini kaydeder. Mısrî, tasavvufi görüşleri ve uygulamaları ile tasavvuf tarihinde nev-i şahsına münhasır sûfiler arasındadır.

Niyâzî-i Mısrî, şeyhinin Malatya’dan ayrılışı üzerine, zahiri ilimlerde kendisini geliştirmek üzere Mısır’a gitmiş ve Şeyhuniye Külliyesi’nde yer alan Kadiri Tekkesi’nin şeyhine intisap etmiştir. Şeyhinin, batıni ilimlerden alıkoyacağı düşüncesiyle onu zahiri ilimlerden men etmesi üzerine, Mısrî manevi olarak zor zamanlar geçirmiştir. İki ilimden birini tercih etmek zorunda bırakılan Mısrî, bir gece rüyasında Abdülkadir Geylâni hazretleri ile müşerref olmuş ve böylelikle bu müşkülü çözülmüştür. Geylâni Hazretleri Mısrî’ye zahir ilimlerde kendisini geliştirerek öğrendiği ile amel etmesi gerektiğini, batın ilimleri ise kendisine öğretecek bir mürşide intisap etmesinin şart olduğunu söylemiştir. Ancak, yine manada aldığı habere göre onu irşad edecek şeyh Mısır’da değildir.

Mısrî, gördüğü rüyayı şeyhine anlatınca, şeyhi ona kendi postunu teklif etmiş, Niyâzî-i Mısrî ise, post ya da makam gibi şeylerin susuzluğunu kandırmayacağını söyleyerek, şeyhinden kendisine yol vermesini istemiştir. Aksi taktirde bu içindeki ilim öğrenme aşkı onu yakıp kavuracaktır.

Şeyhi’nin izni ille Kahire’den ayrılan Mısrî İstanbul’da ve Anadolu’nun vilâyetlerinde bulunduktan sonra Uşak’ta konaklamıştır. Mısri Uşak’ta bulunduğu sırada orayı ziyarete gelen Ümmi Sinan hazretleri ile tanışmış ve ona intisap etmiş, sonrasında onunla birlikte Elmalı’ya giderek hizmetine girmiştir. Dokuz yıl Ümmi Sinan Hazretlerine hizmet ederek seyr ü sülûkunu tamamlayan Niyâzî-i Mısrî, halife tayin edilmesinin ardından Uşak, Çal ve Kütahya’da irşad faaliyetlerinde bulunmuş, Kadızadeliler hareketi sırasında hakkında çıkan dedikodular sebebiyle, bu bölgeden ayrılarak birkaç müridiyle birlikte Bursa’ya yerleşmiştir. Burada evlenmiş ve aile kurmuştur.

Niyâzî-i Mısrî, hayatı boyunca Kadızadediler denilen zihniyetle mücadele etmiştir. Bu mücadelenin başlangıcı Bursa’ya gelip yerleştiği o günlere rastlamaktadır. Malum olduğu üzere o dönemde Vani Mehmet Efendi denilen bir vaiz, Sutan IV. Mehmet ile yakınlık kurarak, tasavvuf geleneğinin sema, zikir ve devran gibi uygulamalarının bütün ülke sathında yasaklanmasını temin etmiştir. Mısrî kendine has duruşuyla bu yasağa rağmen tarikatın ve tekkenin temel ritüellerini tatbike devam etmiş, bunun yanı sıra Vani Mehmet Efendi ve onun zihniyetini vaaz ve sohbetlerinde devamlı olarak eleştirmiştir. Bu esnada müntesiplerinin sayısı gittikçe artan Mısrî için, bölgenin varlıklı ve hayır ehli kimseleri tarafından bir tekke inşa edilmiş ve sonrasında Mısrî irşad faaliyetlerini bu tekkede sürdürmüştür.


Arzu Eylül Yalçınkaya

111 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page