top of page
Ara
  • Arzu Eylül Yalçınkaya

Mustafa Kara hocamın “Bursa’da Tasavvuf Kültürü” dersinden..

Güncelleme tarihi: 29 May 2020

Mustafa Kara hocamızın “Bursa’da Tasavvuf Kültürü” adlı dersindeyiz. Hocamız anlatırken herkes gibi ben de bir yandan fıtır fıtır not alıyorum. Önceden bir deftere yazıyordum, sonra baktım ki eğitim-öğretim faaliyetlerinin yoğunluğu nedeniyle sonradan bunları temize geçirecek bir zamanım yok; o nedenle doğrudan bilgisayarımda açtığım bir dosyaya kaydediyorum. Zaten başka türlü bu hikmet ve irfan feyzine çanak tutmak mümkün değil. Mustafa Kara hocanın her bir cümlesi bir tarih, bir mana, bir hikmet.Herşeyi kaydetmek gerek.

Fakat Allah’tan hocamız insaflı.. durarak, bize mühlet vererek, söylediği sözün aksülamelini talebelerinde görmek için arada sukut ederek ders anlatıyor. Ben de bu kısa fasılalarda bir yandan dört taraftan çevrili bulunduğumuz kütüphaneyi gözden geçirmek ve diğer yandan türlü dünya endişelerinin içine dalmak için yeterli olan zamanı –bir şekilde- buluyorum. O sırada neler düşünüyorum neler. Bütün bu kitapları nasıl okuyacağımı, yarın öğleden sonra hangi işlerin peşinde koşacağımı, söz verdiğim işleri hangi gün yapacağımı, yapmadığım ödevler yüzünden başıma gelecekleri ve bunun gibi her biri beni başka hallere salan işleri sıra, sıra.. düşünüyorum. İşte tam o esnada gözüme masa üzerindeki bir çerçeve ilişiyor. Heyecan içinde iş bu  Osmanlıca levhaya yöneliyorum.

Aman diyorum, kimbilir bu sanat içinde ne hikmeti ne kıymetli bir söz yazıyordur.. okuyayım da bana ders olsun. Günüme rehber geceme kandil olsun.

Sadece kendimin duyabileceğim bir sesle ağır ağır hecelemeye başlıyorum:

TAAAk-MAA

-evet ilk satır tamam-

KA-FA-NAA

O nasıl şey?

Böyle bir şey işte.

Son derece latif bir şekilde yazılmış bu güzide eser üzerinde “takma kafana” yazdığı tarafımızca malum oluyor.

Ne kadar olsa “Bu da geçer yahu, ah minel aşk, sabır imandandır, gibi kültürümüzde yer etmiş meşhur darb-ı mesellerden birini beklerken benim nasibime de böylesi düşüyor. Gülümsüyorum.

*

Fakat bu vaziyeti de anlayışla karşılamalı. Müminlerin dert ve endişelerinin nisbeten latif olduğu günlerde, onları uyandırmak için sarf edilen kelamın da kendince bir letafeti başka bir zarafeti vardı.

Ancak devir değişip işlerimiz hantallaşınca, yapılan uyarıların keyfiyeti de işte böyle değişik bir hal aldı.

Hasılı,

diyeceğim o ki iş bu levha benim cevherimi tartıyor

ve o kırattan konuşuyor:

“Takma kafana” çekirge,

iş olacağına varır,

hadi sen

dersine dön diyor.

35 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page