top of page
Ara
  • Arzu Eylül Yalçınkaya

Mesnevi -yeni- Okumaları

B.

Buraya geldiğimden beri üzerinde odaklandığım konu İngilizce ve Türkçe Mesnevi okumaları. İlk on sekiz beyti yıllardır okurum, anlatırım da sanırım şu sıralar anladığım manaları daha önce hiç bu kadar sarahatle görmemiştim.

Önceleri okuyup geçtiğim şu bir kaç beyitte şimdi neler buluyorum:

Bişnev ez ney çün hikayet mi koned

Ez cüdayiha şikayet mi koned

Dinle neyden sana anlatacak hikayesi var

Ayrılıklardan, hasretliklerden şikayeti var

Ney anlatıyor. Bir derdi var, bir hikayesi var. Hikayesi olan mutlaka yol almıştır. Zaman aşmıştır. Yol alan elbet dert görmüş, çile çekmiş, geçtiği yerlerin havasıyla suyuyla başka adam olmuştur. Zamanı deviren yolcu, baharda açan taze çiçeğin güz vakti eriştiğinde sararıp solduğunu görmüştür. Böylesinin söylecek sözü olabileceğini şimdi daha iyi anlıyorum. Peki şikayet nedir, nedendir? Hadi onu da hayra yoralım da, hasretin ve gurbetin verdiği buruklukla söylenmiş tatlı bir sitem olarak alalım.

Kez neyistan ta mera beburideend

Der nefirem merd ü zen nalideend

Vakta ki beni bir sazlıktan kestiler

Bunca kadın ve er o dert ile inlerler

Kökün suda başın suda iken

Sazlıklar içinde nazlı nazlı salınırken

Sevgilin kolunda, dostların yanında iken

Bildiğinden, gördüğünden, sevdiğinden

Birlik aleminden

Bir anda kesilivermek.

Bu dert adamı söyletmezse daha ne söyletir?

Şimdi daha iyi anlıyorum: Alem-i ervahtan bu yana geçtiği yollar az da olsa hatırında kalmış her ruh,

Aşka gelip demlendiği vakitlerde

Ayrıldığı birlik aleminin hasretiyle

Elbet biraz ağlar,

biraz da söyler

* * *

Sinehahem şerha şerha ez firak

Tabi guyem şerh-i derd-i iştiyak

Sinesi ayrılık acısıyla parça parça olmuş birini isterim

Ki gönlümdeki derdi ona anlayım, onunla söyleşeyim.

* * *

Kimbilir kaç kere okuduğum bu beyiti ise şimdi burnumun direği sızlamadan telaffuz etmek mümkün değil.

Bu sızlayışın sebebi nedir?

Bu aranılan kimdir? diye düşünürken,

Şu cevabı duyuyorum hatiften

Sesin sahibi teklifsizce konuya dalıyor ve şöyle diyor:

Hiç durmadan birileriyle konuşsan da, aslında hep  bir yer de Ona ratlamayı, onunla muhabbet etmeyi istersin.

Mesela, bir arkadaşınla geçen gün izlediğin bir filmden konuşsan, öteki ile- hani şu ev hanımı olan- yemek tarifleri verseniz birbirinize. Bir başkası ısrarla sana mesaj atıp filanca gün yemeğe bekliyorum,  dese. Sonra yemekte, hep  o anlatsa, sen dinlesen. Lise arkadaşlarınla yılda bir plav günlerinde buluşsan, nohutlu pilav yerken geçen yılları konuşsan. Mesai çıkışı iş yerinden arkadaşlarla bir kahve içimliği otursanız, acele tarafından “o geçen günkü meseleyi” anlatsanız. Otobüslerde, minübüslerde, halk eğitim merkezlerinde halkı dinlesen, konuşsan, kaynaşsan. Eve dönünce yemek masasında bol bol konuşsanız. Annen , yemek güzel mi derken, sen bugün çok yorucuydu desen, baban Allah bereket versin, derken kardeşin bu duayı “GOOOOOOOOOOL” diyerek cevaplasa. Sonra mesela gece yarısı, uyku tutmasa, kalksan. Söyle birileriyle fısır fısır konuşmak istesen. Hemen radyoyu açıp, romantik bir sesle şiir okuyan o abiyi arasan, laflasan. Değil mi ama ne güzel. Oldu olacak, en sevdiğin şarkıyı, gelecekte seni arayıp bulacak sevgiline yollasan. Sonra o sevgili sabah uyansa, seni arasa bulsa. Derken siz, haftasonları alışveriş merkezlerinde buluşup bir yandan mesajlarınıza, maillerinize bakarken, diğer yandan konuşup birbirinize anlamlı sözler söylemeye çalışsanız. Artık olduğu kadar. Herkesle herşeyle barışık olsan, hep anlatsan hiç susmasan; insanlar hep konuşsa sen hep, başını sallayarak dinlesen. Bazı günler kankayla buluşup aşktan, maçtan, faturalardan, burçlardan, greyfurtun faydalarından ve daha ne bileyim ben işte ordan burdan konuşsanız. Özenerek gidilen entel kafelerde, dostlarla otursanız,  hayattan, sanattan, felsefeden, siyasetten, geçmişten, gelecekten, ihtimallerden ve hayallerden konuşsanız.

Hasılı dostum, sen alemi baştan başa dolaşsan, her kapıyı bir kez çalıp hane halkıyla biraz halleşsen. Tut ki dünya da tanımadığın kimse kalmasa. Etrafın arkadaş halkası ile çevrili olsa, yüzlerce, binlerce, milyonlarca.. Anla işte beni daha fazla söyletme. Dünya halkı seni sarmış olsa ve sen etrafını saran bu çemberin tam merkezine bulunsan.

Kendini kandırma

Yine de hepsi boştur.

Sen yine de

Yüzyıllardır uyuduğu kuytudan

Çıkan

O garib gibi

Konuşacak, dertleşecek birini arıyor olabilirsin

Ne de olsa sen de garibsin.

Senin aradığın

Sinesi aşk acısıyla parça parça olmuş-şerha şerha ez firak

Bir dosttur

O senin sesini tanır, konuştuğun kelamı bilir

Bakışını okur, halinden anlar

Yalnız o seninle aynı muhabbet deminde bulunur.

Kalu belada sözleşip bu dünyada aradığın  odur

Her mecliste anlatır, herkesle şöyleşirsin

Dilinden anlayan, derdini bilen yoktur

Yine döner dolaşır onu arar onu ister onu özlersin

Ve dersin

Sine hahem şerha şerha ez firak

Ey halimi bilen nerdesin

Ah..

O

Uzaktadır ve ırak

6 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page