top of page
Ara
  • Arzu Eylül Yalçınkaya

Cambridge Yolu Taştan

B. Yağmurlu bir Ocak gününde Cambridge’e otobüsle inmek yaklaşık 15-17 dakika sürer. Çogunluğunu öğrenci ve okul çalışanlarının oluşturduğu yolcuların hemen hepsi bir işle meşguldür; boş duran görülmez. Ortadoğu ve akdeniz kültürünün evliliğinden doğan ve aralarında benim de bulunduğum bir kaç yaramaz çocuktan başka, bu yolculuklarda romantik akımı temsil ederek, sağa sola bakınan yahut yol ve yolculuk üstüne hayallere dalan başka kimse yoktur.

İşte tohumun önemi burada ortaya çıkıyor. Biz anamızdan atamızdan böyle gördük: Yolculuk, yol almak, ilerlemek demek. Bize göre bunların kendisi başlı başına bir iştir; kendini tanımak ve anlamak için yolculuk önemli bir imkandır. İşte tam da bu nedenle, bir yolda ilerlerken ayrıca bir iş görmeye çalışmayız. Çalışmıyoruz. Fakat tabi çekirdeğin serpilip yayıldığı toprakların tesiri de göz ardı edilmemeli. Sonunda içinde bulunduğum batı kültürü beni de etkisine almış olacak ki, bu gün hummalı bir şekilde çalışan Cambridge yolcularının adetlerine uyarak ben de kalemi ele almış ve bir şeyler yazıp çizmeye niyetlenmiş bulunuyorum. Çok ötelere gitmeyeceğim. Otobüs ahalisini tasvir ve tahlil yeterli bir iştir. Hadi bakalım ya kısmet.

Yağmurlu bir ocak gününde Cambridge yolcuları, üstüste istif oldukları bu otobüste nelerle meşguldür? Otobüsün genel profilinde öne çıkan simalar kimlerdir, kimlerdendir? Hemen bakalım. Seyyahinin ekserisi, hakikati her an keşfedebilirim safdilliği içinde, -bir gayret- devamlı surette kitap okur. Otobüs- Allah mufaza- arıza yapmadıkça, yoldan çıkmadıkça, olaganüstü hal sirenleri çalmadıkça kolayına dikkatleri dağılmaz, kitaplarından başlarını kaldırmazlar. Nookbooklarındaki (elektronik kitap okuyucu) e-kitaplarını okuyanlar, ceplerinden çıkardıkları küçük el kitaplarını okuyanlar, gazate dergi karışıtıranlar bulunur. Bunlar genel halk kategorisine giriyor.

Ön koltuklar inip-binme kolaylığı açısından yaşlı, hasta ve hamilelere ayrılmıştır. Orta koltuklar, orta sınıfa ait olup her kesimden ve yaştan kimse görülür. Arka koltukları pek tavsiye edemeyeceğim. Arka loca, genelde evsizlere, hashasin zümresine mensup, çeken ve çektiren kardeşlerimize ayrılmıştır. Honihuanayla kafiyeli otların kendilerine verdiği güzellik sebebiyle aşırı hareketlerde bulunabilir, toplumun aksayan yönlerini kısa yoldan ozetleyen derli toplu demeçler verebilirler. Ancak bu grubun dahi kafaları yerinde olduğunda okumak üzere ceplerinde taşıdıkları küçük el kitapları vardır. Her tarafı lime lime olmuş çantalarından, ıslak buruş buruş sayfalar sallanır.

Otobüs profilinde öne çarpan diğer bir grup Harvard profesörleri ve doktorlarıdır. Yanınızda cep telefonundan e-maillerine alelacele cevap yazan kırklık delikanlıya dikkat, pekala bir Harvard profesörü olabilir. Söylemedi demeyin. Bir işiniz, bir sorunuz varsa kaçırmayın hemen halinizi arzedin. Mavi önlüklüler büyük ihtimalle doktor, asistan, intern ya da hiç olmadı hastane çalışanıdır. Ben tabi önlük renklerine göre bir ayrım varsa bilmiyorum. Açıkçası doktorlardan okuyana pek rastlamadım. Devamlı surette bitkin ve yorgun görünür ve sanki etraflarında hiç kimse yokmuş gibi boşluğa bakarlar. Bunların sonları ekseriyetle ellerindeki küçük elektronik cihazlara eğilmiş, bir sonraki nobetten yırtmak için mesajlaşırken o vaziyette uykuya dalmak şeklinde olur. Heryerde böyle midirler? Bilemeyeceğim.

Gelelim cep telefonunun dikkat dağıtıcı tahriklerine. Yolcu kitap okumak niyetindedir fakat belli aralıklarla gelen cep telefonu mesajlarına ve maillere karşı da tetikte bulunmalıdır. Evet şunu kabul etmeli ki bu otobüste cep telefonu ile kitabın açık bir rekabeti söz konusu. Bu rekabetin ciddiyetinin anlaşılması için kısa bir tasvir için yapacağım. Efendim kitap okunurken aynı anda cep telefonuna da bir var olma şansı vermek için şöyle bir pozisyon alınır:

Yolcu, aklı cep telefonunda olmasına rağmen, dikkatini toplar, dik vaziyette oturur ve çantasının üzerine koyduğu kitabı okumaya başlar. Sol el ile kitabın sol taraftaki sayfası, baş parmak sağ sayfaya hakim, dört parmak kapağı sıkıca kavramış ve avuç içi okunan satırların üzerinde kalacak şekilde kitap tek elle sıkıca tutulur. Bu vaziyette, okuyucunun sağ eli boşta kalacağından, sırasında kalemle bir iki satırın üzerini çizmek ya da kitabın hemen sağ kapağının altına yerleştirilmiş cep telefonuna ani dönüşler yapmak fırsatı da elde edilmiş demektir. Şaşkın yolcu, sefer boyunca kitabın sayfaları ile telefonun uygulamaları arasında gider gelir. İşte böyle bir hareketlilik içinde, Cambridge otobüsü yolcusu, yağmurlu bir günde 15-20 dakikayı bulan bir Harvard yolculuğunu daha kah kitap okuyarak, kah maillere bakıp cevap yazarak sonlandırmış olur.

Evet şimdilik bu kadar. Çünkü şu dakika itibariyle Harvard’a gelmiş bulunuyoruz ve kitaplarımızı, telefonlarımızı toplayıp hepimiz iniyoruz. Cambridge otobüsü üzerinden toplumsal kritikler yapmaya devam edeceğim. Esnafın, ev hanımlarının, genç ve yaşlıların hallerinden de bahsedeceğim. Onları unuttum sanmasınlar. Gücenip alınmasınlar.

O da kısmetse başka bir sefere.. Hadi bana eyvallah.

Ocak 2014

Eylülcan

2 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page