top of page
Ara
  • Arzu Eylül Yalçınkaya

Bir Pazar Günü Değerlendirmesi

Daha önce pazar günü ile ilgili bazı değerlendirmeler yaptığımı hatırlıyorum. özellikle pazar günü sendromunun nasıl atlatılabileceği ile ilgili benim de çok istifade ettiğim bir yazının kayda geçmiş olduğu vakidir. Tutarlı olmak adına o yazının ana temasını hatırlayarak başlayalım.. Benim de okudukça enteresan bir şekilde daha iyi anladığım bu yazının ana teması, -şimdi farklı kelimelerle ifade edecek olmakla beraber-tabiatın ve tabi olanın tersine hareketlerin bizi yorduğu ve fayda vermediğidir.

Tabiattan bir kaç örnekle başlayalım: Yağmurlu ve soğuk bir günde piknik yapma planı abesle iştigaldir.  Güneşli ve sıcak bir günde dağa tırmanma planı ise büsbütün abestir. yahut güneşli bir günde sinemaya gitmek aklımıza gelmezken, deniz ve su planları hepimizin rüyalarını süsler, çünkü tabiidir. sonra tabiatla uykuya dalıp günün ilk ışıkları üzerimize vurmadan uyanmanın ömre ve sağlığa bereket verdiğini hep söylerler. Aksini uygulamak ise vücut ve zihin sağlığı için tehlikelidir, en azından uzun vadede sakıncalıdır. Bunun gibi, bir iş gününde sudan bir bahaneyle işi okulu asmak genelde normal bir bünye üzerinde suçluluk ve mahcubiyet kaynaklı bir asabiyete sebep olur. Aynı asabiyet hali herkesin tatil yaptığı bir günde çalışmak zorunda olmanın da tabi bir sonucu olabilir.

Bir pazar gününü değerlendiriyoruz, hatırlayalım. pazar günlerini resmi tatil olarak kabul eden bir ülkede yaşadığımızdan yola çıkarak söylüyorum: Pazar günü bize verilmiş resmi ve zorunlu bir dinlenmedir. bu ülkede tabi olan bu günü hafta içerisinde bizi meşgul eden ve yoran şeylerden uzaklaşmak ve başka bir  yorgunluk cinsiyle bu yorgunluğu üzerimizden atmak için kullanmalıyız. Aile ziyaretleri, sinema-tiyatro, konser gibi sosyal aktiviteler, açık hava sporları, yürüyüş, bisiklet, tırmanış; davet vermek ya da bir davete katılmak, bulmaca çözmek, resim yapmak, enstrüman çalmak vs.

Tabi olanın dinlenmek olduğu bir günü, pazar gününü, hafta içinden farklı bir faaliyetle yorularak dinlenmek şeklinde algılamak. Arkadaş muhabbeti, yarım kalan bir işin halledilmesi, gecikmiş bir-kaç bayram ziyareti.

Yoruldum mu evet. ama bu yorgunluk beni, hafta içi  zihnimi sürekli meşgul eden ve yoran temel konumdan bir süreliğine uzaklaştırdı ve dinlendirdi. bunun örneği şudur: müzisyenler devamlı belli bir ritimle çalmanın saz ekibini ve dinleyenleri yorduğunu bilirler, hatta o kadar ki devamlı aynı ritim bir süre sonra zevk almama ve hissizliğe bile sebep olabilir. o sebeple sofyan ve düyekle uyuşan algıları, bir (9/8 lik) aksak melodiyle kendine getirmek gerekir.

o yüzden bu pazar gününü şöyle değerlendiriyorum:  bu gün dinlediğim aksak melodi, hafta içinde duyacağım dört dörtlük rastların bir müjdecisidir.

4 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page