İnsanlık tarihinde birçok nesne, anlayış, ideoloji ve dini gelenek için, insan üzerinde afyon tesiri bıraktığı yönünde görüşler beyan edilmiştir. Bendeniz müsadenizle bu görüşlere bir yenisini eklemek ve Netfliks'in içinde bulunduğumuz devrin afyon-u cedid'i olduğu kanaatimi paylaşmak istiyorum. Buna delil olarak da söz konusu afyonun, insan fıtratındaki denge özelliğini bozucu etkisine dikkat çekiyorum. Gerçekten de insan, azı karar çoğu zarar, şeklindeki kadim anlayışa uyarak, hayatındaki her konuda orta yolu takip edebilme imkanına sahiptir. Bu prensip Eflâtun'dan Buda'nın öğretilerine kadar birçok felsefi okul tarafından öğütlendiği gibi, Adem (a.s)'dan Muhammed (a.s)'a kadar hemen bütün dini geleneklerin de en temel bir prensibidir. İnsan bu prensibi benimseyerek, yemesini, içmesini, uyumasını, konuşmasını bir ölçüye tabi kıldığı gibi çevresi ile olan ilişkisini de yine aynı prensiple tanzim edebilmektedir. Fakat bu Netfliks -ve benzeri kanallar diyelim- insandaki bu fıtri mekanizmayı bozan bir etkiye sahip. Bir bölüm seyretmek kasdıyla oturan arkadaşımızın, dizinin final yaptığı yedinci sezon bitmeden ekran önünden kalkmadığına ilişkin hemen hepimizin bir örneği vardır. Acı ama belki bildiğimiz en yakın vaka kendi tecrübemizdir. İşin özeti, bu tür örneklerin hiç de azımsanmayacak bir sayıya ulaşması, yukarıdaki iddiamın en büyük delili olarak kaydedilebilir.
En azından bendeniz, öyle alıyorum.
Sorunu kısaca vaz ettikten sonra, çözümünü gelenekte aramak doğru olacaktır. İnsanlık, kendisini oyalayacak, kah kendisini unutturacak kah kendi derinliklerine yol bulacak bir vasıtaya her dönemde sahip olmuştur. Dışardan bakıldığında faaliyetin ismi değişse de esasen Ademoğlu'nun bu dünyadaki bütün fiillerinin ortak paydası okumaktır. Okumaktan kastım yalnızca kitap sayfalarına yazılmış satırlar, o satırların üzerine dizilmiş kelimeler değildir. Belki satırlar, okuma işinin en bilinen formudur. Asıl okumak, içimizde ve dışımızdaki alemi okumak; gördüğümüz nesnelerdeki anlam katmanlarını çözmeye çalışırken, yaşadığımız hadiseleri yakın ve uzak sonuçları ile değerlendirmek faaliyetidir.
Bir karıncanın kendi vücud ağırlığının on katı bir yükü taşımaktaki azmine bakarak; kapasite ile netice arasındaki ilişki üzerine yeniden düşünmek bir okumadır. Bir arının, bir sabah kahvaltısında tüketilecek balı istimal etmek için, milyonlarca çiçeğe konduğunu öğrendiğin an duyduğun hayret bir okumadır. Aşılanan zerdalinin, usta bir bahçıvanın elinde olgun bir kayısıya dönüştüğüne şahit olduğun vakit aldığın ibret bir okumadır. Önceden kızdığın hadiseye, yıllar geçtikçe gülmeye başladığını görmek, insan tabiatı üzerine yapılan son derece fasih bir okumadır. Herkesin bir derde müptela olduğu bu dünyada, kimsenin hayatından vazgeçmeye kıyamadığını fark ettiğin an Hakk'ın büyüklüğünü teslim etmek, Cibril-i emin ile yapılan en sağlam bir kıraattır.
Ben okumayı tavsiye ediyorum. Kur'ân-ı Kerîm'in ilk emri olan oku, esasen Furkan-ı Kebir'deki ayetleri ve işaretleri okumaktır. Her nesneye, olguya, olup bitene, gelip geçene iliştirilmiş olan ilahi mesajı yakalamaktır.
Bir filim ya da dizinin olay örüntüsünden, nefis tekamülü için ipuçları derlemek de -haydi insaflı olalım- güzel bir okuma faaliyetidir.
Amma
Afyon tesirine kapılmamak şartıyla.
Vesselam.
Okumadan düşünmek, düşünmeden tefekkür edebilmek ne mümkün
Harika yazılarınız için çok teşekkür ederiz.