top of page
Ara
Arzu Eylül Yalçınkaya

Noksanlar kemale döner

B.

Bir Eylül gecesi olmasa vurup yatmalı; ama 25 Eylül beni uyutmuyor. Ve gönlüme şu güzel söz düşüyor: “Her mütekamil şeyde geçmiş şeyler mevcut olduğu gibi…” (Ken’an Rifai, Sohbetler) Eylül’ü dinliyorum. Bir yaprak dahi kıpırdamıyor, ses ve hareket yok. Köhne balkonumun loş ışığına gelen bir tek pervane bile yok. Bütün bir ayın ruhu, işte şu genenin sukunetine sinmiş ordan etrafa yayılıyor. Eylül ayı bu akşam, sanki tecessüm etmiş ve sakin, geride kalan zamandan hoşnut; olgunluk devrini yaşamış ve yaşatmış bir kadın huzuruyla karşımda oturuyor. Çehresinde güngörmüşlere has buruk bir tebbesüm ile bana bakıyor. Onun soluğundan başka bir şey duyulmuyor. Eylül’ü dinliyorum. Bana kemalinde gizli noksanlık günlerini anlatmaya başlıyor. Ve diyor ki, “Her mütekamil şeyde gelmiş geçmiş şeyler gizli olduğu gibi…”, bu gün bende gördüğün bu kemal ve olgunlukta da, geride kalan hamlık ve toyluk günlerimin acı-tatlı hatırları var. Şimdi bu olgunluk devrini süren Eylül ayı neler gördü dersen? Onda ilk baharın toy çiçekleri, titreyen dalların körpe yaprakları, bir yeni yetme şaşkınlığı içinde ordan oraya savrulan rüzgarın hercai nefesi var. Şimdi bu kendisi ile meşbu Eylül Ayında, yaz mevsiminin kavurucu sıcağında olgunlaşmaya dönmüş ham meyvelerin çilesi, o çileyi hayırlı neticelere erdirmek için gereken sabır, mücahede ve tevekkül var. Daha ne mi, emek var, ümit var; inanç ve teslimiyet var. Bakma şimdi sukutu tercih ettiğine; onda hasat mevsiminin yorgun uğultusu; sabanla buluşan buğdayların, gündöndülerin son darb-ı kulubu, bağ bozumunda dalından kopan yapıncakların huzurlu çıtırtısı var. Kendi rızasıyla toprağa düşen bir olgun zerdalinin son sözü ile akşam rüzgarının hatrına kendini bırakan bir şeftalinin son tekellümü de bu sessizliğin içindedir. Değil mi ki her kemal noksanı haiz, o vakit bu Eylül dinginliğinde, Ekim ayının heyecanlı koşturmacası, her yandan deşilmiş toprağın perişan fakat mütehammil tavrı, yolun başındaki bir salikin heyecanı, hayalleri ve hesapları var. Bakma o sakin duruşuna meğer ki onun her yanı kaplayan Cemalinin ve yumuşaklığının içinde, Celal var, ceberut var. Evvelce gördüğü kış mevsimi, yokluk günleri de bu dirliğin içindedir. Hilmine aldanma, Eylül’de kış aylarının evveli ve eskiyi unutturan yok edici heybet ve azameti ve varlığı yokluğa tebdil eden Kahr-İlahi’den azim bir hisse var. Şu gün baktığın her yerde çokluğu görüyorsun, bir renk cümbüşü görüyorsun.. Ama bu kesretin içinde, kış günlerinin çokluğu yokluğa çeviren soğuğu ve o burudetin içinde canları çekip düren, yarattığını yokluğa çevirmeye gücü yeten O Vahidu’l-Kahhar’ın ilanı var.

“Her mütekamil şeyde geçmiş şeyler mevcut olduğu gibi…”

An içinde bütün bir zaman var. Kemal içre noksan var.

Eylül 2014

10 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentarios


bottom of page