Adı Kays bin Mülevveh’di ama bu, Leyla ile tanışmadan önceydi. Leyla’dan sonra adını unuttu. Sonra Leyla’nın aşkı geldi; kendini de unuttu. Çöl halkı, Leyla’dan başkası olmayan bu âşığa, Mecnun dediler. Mecnun kendini bilmedi, hep onu, Leyla’yı bildi. Hep onu gördü âlemde, her sevdiğinde onu sevdi. Âlem halkı sevgisizlik çölündeyken Mecnun aşkının deryasında her gün yeni bir dalga oldu.
Bir gün bir aşk dalgası aldı, onu Leyla’nın sarayına köle düşürdü. Öğle vakti olup da Leyla lutfundan, kereminden kölelere kendi elleri ile çorba dağıtırken Mecnun da sıraya girdi. Arkadaşlarına dönerek “Leyla… O bana âşık.” dedi. Hepsi güldü.
Leyla kepçe kepçe doldururken bütün kâseleri, Mecnun’un kâsesine kepçenin ucuyla şöyle bir dokundu. Tın sesi, sarayın salonlarında uzun uzun çınlarken Leyla cömertliğe ve ikramına devam ediyordu.
Bütün köleler Mecnun’la alay etmeye başladılar.
Mecnun, sen gerçekten deliymişsin, dediler.
Hani seni seviyordu Leyla,
sevseydi sana da verirdi lokma,
hem de bolca.
Mecnun bir ah etti ve başladı oynamaya:
Beni seviyor dedi bilseniz ne çok,
O beni canından ayırmıyor.
Herkese aynı muameleyi layık görüyor da,
Beni ayırıyor, beni kayırıyor.
O bilir ki ben onun her kahrını çekerim
Bana naz ediyor, cilve ediyor
Sizin acı dediğiniz bana baldır
Yar elinden içtiğim, size zehir gelir
Oysa bana şifadır
Bir ah etti Mecnun, canlar titredi.
Ya ne yapsaydı dedi,
Bana da herkes gibi mi davransaydı.
Commentaires