“Derviş bir bakır küpüne benzer, altın olmayı ister”.
Sultan Veled/Rebabnâme
Hz. Mevlânâ Celâleddin Rûmî’nin oğlu Sultan Veled, ilk Mesnevî’si olan İbtidâme’de, diğer bir çok eserinde olduğu gibi mürid ya da dervişin vasıfları üzerinde durur. Sultan Veled’in bu temayı seçmesi, sadece entellektüel bir yönelim nediyle değildir. Veled, bütün ömrünü babasının ortaya koyduğu prensiplerin takipçiliğine adamış gerçek bir müriddir. Dolayısıyla eserlerinde de çoğunlukla bu konuyu ele almıştır.
Sultan Veled’in yukarıdaki sözü, bakırın altın olacağına dair inanca, yani antik dönem ve orta çağın meşhur Simya ilmine gönderme yapar. Bilineceği üzere, henüz Kimya ilmi bir metodoloji olarak ortaya çıkmadan önce, madenlerin yapışal dönüşümünü ile ilgilenen ilme Simya adı veriliyordu. Simya ilminin en büyük hedefi, bakırı altına dönüştürecek, sihirli formülü bulmaktı. Esasen, bir maden olarak pek de itibar edilmeyen, hemen her yerde bulunabilecek olan bakırın, bazı işlemlerden geçmek suretiyle altına dönüşebileceğine dair inanç bu ilmin temel hareket noktasıydı ve her Simyacı, asıl formülün kendisinde olduğunu iddia ediyordu.
Sultan Veled, bu kadim söylemi, tasavvufî açıdan yorumlayarak “Derviş bakır gibidir, altın olmak” istediğini kaydeder. Veled, burada konuyu Simyacı açısından değil ancak, onun ilgilendiği bakır madeni açısıdan ele alır. Tıpkı, Simyacının bakırı dönüştürmek istediği gibi, bakır da altın olmaya özenmektedir. Veled bakır-atın sembolü ile, esasen tasavvufun temel dinamiklerinden mürşid-mürid ya da şeyh-derviş irtibatına işaret eder. Bu açıdan bakıldığında şu ortaya çıkar ki: Mürşid etrafında halkalanan talebelerinin manevi olarak tekamül edip kendilerini geliştirmelerini istediği gibi, talebe de esasen hocası gibi güzelleşmek arzusundadır.
O arzu, bakırın bir gün altına dönüşeceğine dair en açık bir müjdedir.
Peki Her bakır altın olmak ister mi? Her bakır altın olabilir mi?
Sultan Veled’in sözleri dikkatle tahlil edildiğinde anlaşılır ki,
Bakır madeni, Simyacı gibi usta bir gün kâmil mürşidin eline geçer
ve onun mana elinde ince ince işlenirse,
elbet onda gizli olan altın cevheri ortaya çıkacak
ve bakır altına dönecektir.
Vesselam.
A.
Altınlığa talip derviş sohbete (diyaloğa) açık olmalı. Bilmediğini farketmiş olmalı. Yoksa kulak müşteri olmaz. Hatta hâli öğretecek mürşid bile bir vaizden, dikte eden öğretmenden ayrılmak için olarak sohbete (/eleştiriye) açık olmalı