top of page
Ara
Arzu Eylül Yalçınkaya

“Dönüş Yolu” Heyecanı

B. Az önce komşumla balkonda balkona söyleşiyorduk, suladığı çiçekleri kastederek dedi ki: “Bütün çiçekler çok üzgün.” Gerçekten onların üzüntüsünü hissediyordu. Fakat ben durumdan habersizdim. Niçin dedim? “Because they are dying.” Çünkü hepsi ölüyor. Çok şaşırdım ve “Hiç bu şekilde düşünmemiştim”, dedim. Yüz yıl geçse de, hadiseyi bu şekilde göremezdim çünkü işin gerçeği ben, bu ölümün habercisi ve yokluğun müjdecisi bu sonbahar mevsiminden büyük bir mutluluk duyuyorum. Ayrıntılarını komşuma anlatamayacağım için “yaprak dökümü” zamanının gönlümdeki aks-i sadasını müsadenizle burada paylaşayım. Yolun neresindeyiz bilinmez ama, otuz beşini geçtikten sonra nasılsa bende bir “dönüş yolu” heyecanı başladı. Doğum kadar ölüm de bana çekici ve cazip gelmeye başladı. Hatta surecin bundan sonraki kısmının daha da zevkli olacağını hissediyorum. Maddi zevkler azaldıkça, manevi zevklerin artacağını ümid ediyorum. Bir kabiliyetin azaldığını görmek ya da bir kemalin zevale dönüşünü seyretmek fikri, bana onları kazandığım günlerin hatırası kadar romantik görünüyor. Bir vakitler benim diyerek cahilce sahiplendiğim şeylerin, aslında birer emanet olduklarını ve zamanla yine birer birer asıl sahibine iade edileceklerini görmek fikri de-söyleseler inanmazdım- ama şu sıralar bana aynı derecede cazip geliyor. Hani insanın hali iki acziyet arasında muvakkat bir gücü taşımak, diyor ya kelam-ı ilahi. Başı bir katre su, sonu bir parça toprak. Ne varsa o ikisi arasında oluyor. İnsan gücüm, kuvvetim, varlığım, iradem var sanıyor, iddia ediyor. İş görüyor, imar ediyor; öncekileri beğenmeyerek yıkıyor, yenilerini yapıyor. Halbuki bu muvakkat iradeden iş görenin Hakk’ın kudreti olduğu, devir geçtikçe aşikar oluyor. Bu hakikati, tabi güc ve kuvvet yerindeyken tam olarak anlamak mümkün değil. Herşeyin bir saati var. Herseyin bir sahibi var. Fiziksel güçler azalmaya ve tek tek iade edilmeye başlayınca, idrak sahiplerinde, bu anlayışı takviye edecek manevi bir güç uyanmaya başlıyor. O zaman ortaya çıkıyor ki,

Kul eliyle işleyen, irade edip fiile döken bir Fail-i Mutlak var. Kuldan görünen Hakk’ın isimleri ve fiileridir,

ve mülk-ü cihanın hakiki sahibi de, Ol “Vahidü’l-Kahhar”. * * * Hasılı, insan Hakk’ın türlü isimlerini kendinde ve alemde seyrederek, bir dönem burda boy gösterip aslı olan aleme dönüyor. Seyr-i cemal ve kesb-i kemal ile hakikatine kavuşuyor.

Komşum, vazifesini yapmış olarak hayata veda eden çiçekler için ağlarken, onun idrakine hürmet ederek susuyorum ama işte kalemim yine durmuyor ve diyor ki, Şimdi vakti gelince Hakk’a rücu eden, “asli vatanı”na dönen can için üzülmek olmaz Belki hüzünlü bir tebessümle veda etmeli. * * *

İş ki bu dönüş idrakli ve seve isteye olsun,

Vesselam.

Eylülcan

Ekim 2014/Watertown

67 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Komentar


bottom of page