B.
Boston Harbor’da gün geceye kavuşalı bir yarım saat olmuş. Balkonumda oturuyorum. Henüz Eylül ayının girdiğinden habersiz bir kaç Ağuston böceği yüksek sesle cızırdıyor. Yamaçtan aşağı doğru uzanan kestanelerin, ıhlamurların, akasyalarıni bu titreyişi bir hoşgeldin merasimini andırıyor. Selamlıyorum. Hemen evin önünde uzanan yoldan düzenli aralıklarla bir arabanın gelişi ve uzaklara gidişini resmeden sesler geliyor. Başımın üstünde bulutlu bir gök, duygularını tutan hisli bir aşık gibi, yağmak için biraz öteye gitmemi, göz yaşların saklamaya gerek duymayacağı o anı bekler gibi, sakit duruyor. Karanlığın içinden belli belirsiz sesler geliyor. Çatapatı andıran ama illaki bir insan evladının ameline bağlı. Dikkatimin dağıldığını hisseden koru bütün ihtişamıyla iç geçirerek hışırdıyor. Rüzgar şimdilik otur bakalımi bir kaç güne saltanatın başlar, o güne kadar tadını çıkar diye fısıldıyor. Kozasından yeni çıkmış olduğu her halinden belli uyku mahmuru, toy ve şaşkın bir kelebek yalpalaya yalpalaya önümden geçerek ışığa yöneliyor. Bu onun ilk ve son aşk gecesi, zaafa düşüp de, aşkı için bir gece de can vermek her yiğidin karı değilken bir günlük ömrünü aşka feda eden pervaneye gıpta ile bakıyorum. Ben ise işte şuracıkta mıh gibi, ömürde varsa, kimbilir kaç Eylül akşamı, şurada ve orada ama mutlaka bir masa başında , loş ışıkların cüretkar aydınlığında oturarak; benim gibi hayatı dinlemek ve gözlemek yerine, harekete geçen hayatın kaynağına hızla yol alıp orada can veren ve can bulan aşıkların
kıssasını yazacağım.
Eylül 2014/Watertown
Comments